Poğaça Nasıl Yapılır?
Hani o gece saat üçlere kadar pasta yaptığım gece var ya, işte bu poğaçalar o gecenin ürünleri. Eğer bunları yayınlamazsam, kendime haksızlık yapmış olurdum, çünkü bu lezzetleri sizlerle paylaşmak şart!
Az önce bir sitede dolaşıyordum, yeni keşfettiğim bir site: Cafe Fernando. Böyle siteleri gördükçe içimde bir motivasyon kaybı oluyor. İnsanlar, bir pastayı en güzel şekilde yapmak için saatlerce çalışıyorlar. Site sahibi olan abi gerçekten takdire şayan, ben de onun tariflerine hayran kaldım.
Şimdi tarif yazmak biraz tuhaf geliyor, çünkü Cafe Fernando‘nun elbette daha güzel bir tarifi vardır. Siteyi tam olarak inceleyemedim, çünkü 2006’dan beri yazdığı tarifler bitmek bilmedi. Ben ise pastayı, çöreği, böreği bıraktım, siteyi tanıtmaya başladım. Aklıma televizyonlardaki tarifler geldi; burada yapılmış bir tarif var diyip hemen çıkarıveriyorlar ya, işte o hesap.
O kadar emek vermişim, şimdi kendime haksızlık etmek istemiyorum. Ne yapalım, “ustamın adı Hıdır, elimden gelen budur” demek lazım. Bilmeyenler için, bu bir atasözüdür, kötü bir şey değil yani.
Bu poğaçaları, marifetli komşum Fazilet’in kayınvalidesi Nurten Teyze’nin elinden yedim ve bayıldım. Poğaçalar o kadar yumuşaktı ki; hemen tarifini aldım. İlk denemem tam bir hüsrandı; hamuru koyduğum gibi kalan poğaçalarım hiç kabarmadı. Bunlar ikinci denemem, yine Nurten Teyze’ninkilere benzemedi ama bu sefer güzel oldu. Sorun sanırım yeni fırınımdan kaynaklanıyor. O eski, kel kötü fırınım ne de güzel pişirirdi! Bu fırının daha huyunu suyunu çözemedim, alışacağız bakalım.
Tadı, daha çok hazır satılan kruvasanlara benziyor. Daha ben böyle her şeyi bilen koca kadın değilken, bu tabir de Sare kullandı. Geçen gün birlikte matematik çalışıyoruz, 5. sınıf ama çok zor. Çözemediği bir problem oldu, ben çözdüm. “Nasıl yapamazsın Sare, bunları öğrenmediniz mi? Ben nasıl çözüyorum?” dedim. Bilgilerimin eskidiği varsayımıyla; “E, koca kadınsın, anne, her şeyi bilmen lazım!” dedi. İşte bundan çok önce büyük bir alışveriş merkezine gittik, adını hatırlamıyorum. Bir anons duydum: “Değerli müşterilerimiz, pasta reyonumuzda şu kadar kruvasan şu kadara satılmaktadır.” Aman Tanrım, bu kruvasan da neymiş ki deyip pasta reyonuna doğru yöneldim. Şimdi bilmiyorum, ne menem bir şey, alıcı olmadan bir görmem lazım. Durup bekliyorum, biri gelsin kruvasan alsın diye. Nihayet bir amca geldi, aldı. Baktım, milföy gibi kat kat, poğaça gibi yumuşak bir şey. Eh, fena değilmiş dedim. İşte benimkiler de aynen öyle oldu. Artık tarife geçelim, değil mi?
- Malzemeler:
- 2 su bardağı ılık su
- 1 su bardağı süt
- 1 su bardağı sıvı yağ
- 1 paket yaş maya (yuvam 42 gr)
- 2 tatlı kaşığı tuz
- 3-4 yemek kaşığı şeker
- 2 yumurta (sarısı üstüne sürülecek)
- Susam ve çörek otu (üstüne serpilecek)
- Yarım kalıp peynir veya böreklik lor (içine konacak)
- Aldığı kadar un (yumuşak, ele yapışmayan kıvama gelecek kadar)
- 1 paket margarin (tereyağının nasıl sonuç vereceğini bilemediğim için alternatif olarak gösteremiyorum ama kullanan varsa sonucu bilmek isterim)
Mayayı su ve süt karışımıyla erittikten sonra tuz, şeker ve yağı ilave ettim. Yavaş yavaş un koyarak istediğim kıvama gelene kadar yoğurdum. 1-1.5 saat mayalanma süresinden sonra hamurdan yumruk büyüklüğünde parçalar koparıp, yemek tabağı büyüklüğünde açtım. On tanesinin aralarını oda sıcaklığında yumuşamış yağ ile yağladım.
İkinci grubu hazırlayıp beklemeye aldım. İlk grup hamuru merdane ile çok ince olmayacak şekilde açtım. Üçgen dilimler olacak şekilde kestim, kalın kenarına peynir harcı koyup sardım. İkinci grubu da bu şekilde hazırladıktan sonra yağlanmış tepsiye dizip, hamurların kabarması için elmayası denen hadisenin gerçekleşmesini bekledim. Kabardıklarında, Allaha şükür, hemen yumurta sarısını sürdüm, susam ve çörek otunu serptim. Fırına verdim ve resimde görünen manzara çıktı ortaya. Eğer çocuklarınız sabahçıysa ve kahvaltı probleminiz varsa, bu poğaçaları geceden hazırlayıp saklama kabına koyun. Sabah uyku mahmuru çocuklarınıza ağzına tıkıştırın. Hatta birkaç tanesini sarıp çantalarına koyun, “Tenefüste arkadaşlarınla yersin, annecim!” deyin…